A. Melih Çakmaklı: Çok fazla antrenman yapacak vakit bulamıyorum

1. WTCC sezonunun şampiyonu Melih A. Çakmaklı DTM 1992 sezonunun ilk yarışında beklenenden uzak bir performans sergiledi. Bu performans düşüklüğünü antreman yapacak zaman bulamayıp yeterince çalışmamasına bağlayan şampiyon pilot bu durumu daha önceden öngördüğünü ve DTM sezonundaki ana amacını eğlenmek olduğunu söyledi. Yarışta yaşadığı sıkıntıları da anlatan Melih, aracının performans düşüklüğüne de dikkat çekti.

Melih A. Çakmaklı Röportajı:

-WTCC 1. sezonunun şampiyon pilotu olarak başladığın 1992 DTM sezonunda beklentilerin altında bir yarış sergiledin. Bunu araç seçimine mi bağlıyorsun? Yarışı genel olarak yorumlayabilir misin?

“WTCC sezonunda hemen hemen her yarış bolca antrenman yapacak vaktim vardı dolayısıyla aracımdan her zaman maksimumu alabilecek kadar tur atabiliyordum. Ancak DTM sezonu okulumla aynı zamana denk geldiğinden artık çok fazla antrenman yapacak vakit bulamıyorum bu da aracın limitlerinin zorlamama engel oluyor. Sezon henüz başlamadan bu durumun farkındaydım bu yüzden de hedefimi şampiyonluk mücadelesi vermek yerine mümkün olduğunca eğlenmek olarak belirledim. Araç seçimimi etkileyen de bu oldu diyebilirim çünkü Opel Omega’nın sürüşü diğer araçlara göre çok daha keyifli.

Aracın sürüşü keyifli demiştim ancak araç ne yazık ki araç bir o kadar da yavaş. Araç seçimini yapmadan önce de bunun farkındaydım ancak yine de risk almak istedim, sonuç olarak da en hızlı araç olduğunu düşündüğüm Mercedes’ten tur başına yaklaşık olarak 1.5 saniye daha yavaş olan bir araç seçmiş oldum.

Araç faktörünün haricinde yarışlarda da ciddi şanssızlıklar yaşadım. İlk yarışta aracını pistte bırakan Kubilay’ın BMW’sine çarptım ve sondan ikinci sıraya kadar düştüm, önlere doğru gelmeye çalışsam da sonrasında bir temas daha yaşadım ve yalnızca onuncu olabildim. İkinci yarış ise nispeten daha iyiydi. Startta polden başlayan Veli’nin hemen arkasına gelsem de arkadan aldığım darbe sonucunda son sıraya kadar düştüm fakat pek çok pilot temas yaşadığından önde kopup giden birkaç pilot haricinde diğerleriyle fark çok fazla açılmadı. Buradan sonra rakiplerimi teker teker geçerek üçüncü sıraya kadar tırmandım ve ikinci sıradaki Arda’nın arkasına kadar geldim ancak o noktada aracımın hız eksikliği tekrar ön plana çıktı. Aracım düzlüklerde çok hızlı ancak frenlerinin zayıf olmasının yanı sıra diğer araçlara göre daha fazla önden kayması Opel’in gerilerde kalmasına neden oluyor. Aynı önden kayma problemi nedeniyle lastiklerimi de çabucak bitirdim ve Arda’dan ciddi şekilde fark yememin yanı sıra arkamdan gelen pilotları da savunmam gerekti ve üçüncü sırayı korumayı başardım. Yine de diğer araçlardan daha yavaş bir araçla podyum alabilmem beni sevindirdi diyebilirim, çünkü sonraki yarışlarda ilk beşten öteye gidebileceğimi düşünmüyorum, an itibariyle yeterince zamanım yok, zamanım olsa bile altımda yarış kazanabilecek bir araç yok. Yine de gelecek yarışlarda elimden geleni yapmaya çalışacağım. Her iki yarışı da kazanan Ahmet abiye tebrikler, Portekiz’de görüşmek üzere.”

Bunları da sevebilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir